Nazan Bekiroğlu Sözleri

Nazan Bekiroglu Sozleri

Bu Sayfada Birbirinden Güzel Nazan Bekiroğlu Sözleri Yer Almaktadır , Nazan Bekiroğlu Sözlerini Okuyup Arkadaşlarınız İle Veya Sosyal Platformlarda Paylaşabilirsiniz.

-“Allah’ım” dedi, “Hiçbir şeyim olmasa bile sana şu nefes için hamdolsun.”

İstek, insanın zaafıydı. Ama: Rabbim, bana istememeyi isteyebilmeyi nasib et..

Bir kendim…Bir ben… Ben uçurumun ta kendisiyim ve kendimi büyük bir coşkuyla kendime bırakıyorum….

Kalbine dokunmalı insanların. Yoksa bir kalpleri olduğunu kolayca unutuveriyorlar…

Ve ayrılıklar bitmez öğütür…

Sadece, Rabbim sen en iyisini bilirsin, dedi. Sen en iyisini bilirsin ve böyle olduysa, böyle olması gerekiyor demektir. Sana teslimim.

Birilerinin mucizesi olmak lâzım…

Olur olmaz, o da O’na kalmış…

Bu da geçer ya Hû!

Anlatmaktan değil susmaktan. Yaşamaktan değil, yaşamamaktan. O kadar yorgunsun.

Rabbim, çok yorgunum. Bana bütün haberlerin yerini tutacak bir haber gönder. Üzerime bir iyilik ve güzellik kondur.

Sözü ilk sen bozdun, kimseyi suçlama. Ama unutma. Bazı unutmaların sonu hatırlamaktır. Sen unutsan da sözün seni hatırlayacaktır…

Ben çantamı hazır ettim, nasibi olan yoluma çıksın.

…aşk zorlu bir sınav, ben bu sınavı en baştan ve gönüllü mü kaybettim ?

“Oğulların sırrı babalarında saklı”; Yani onun kendi eseri, bir zamanlar olduğu kendisiydi.

Çölün merhametli kalbinde su her şey anlamına gelir de, yemin, on biri Yûsuf’un rüyasına giren yıldızın üzerine edilir. Ve Yûsuf, Züleyha’nın düşüne de gerçeğine de çölden gelir.

Yanan ten söner, dolan kalp boşalır bir gün…

Birine altı çizili kitaplarınızı vermek yaralarınızı da emanet etmektir bir bakıma.

Bu benimki sevda değil…

Bir dualık mesafedeyim… Bastırdı göğsüne yavrusunu annelerin ilki. Saçlarının kuytusuna gömdü cennet kokusunu. Göğsünden ilk sütü emdiği an.Öyle yükseldi ki ruhu Havva’nın, başı arş-ı Rahmana vardı. Cennetten sürgün edilmiş kadının cennet şimdi ayaklarının altındaydı.

Kimsenin aklı başında değildi ve şimdi yaşamak sadece ölmemeye çalışmaktan ibaret bir şeydi.

Hesabı, bütün mazlumlar gibi, Hesap Gününün Sahibine havale etti.

Canınız öyle yanar ki feryat edersiniz. Duyarlar: “Aa! Ne güzel sesi varmış!”

Sorular sorular… Hepsi de geldi küstah aklın zanlarının önünde durdu.

….sordu Adem: Sen misin? Benim ya ben, dedi Havva. Baştanbaşa sen’im.

Dünya cennet değildi evet; olsaydı, cennetin ne anlamı kalırdı?

Her yuttuğum taş, bağrımda bir yara açtı. Onlar yok oldukça koynumda, ben sessizce ağladım. Çoğaldı göz yaşlarım ama yazgıma ses çıkaramadım.

Bil ki kalıcı değil geçicisin, sahip değil misafirsin. Sabit değil iğretisin.

Kahramanı sen olsan da hikâye benim. Evvelim sen isen de ahirim sen değilsin…

Sarsılıyor kalbim yedi yerinden, bunca sarsıntıyı ben kazasız belâsız nasıl geçeyim ?

Bu kapkara gölgeyi üzerime kendim saldım. Kader sandım…

Sudan sebeplerle yitiririz su gibi aziz şeyleri çoğu zaman.

Bir kalp ağrısı, bir ön sezi.

Allah’ım dedi, “Hiçbir şeyim olmasa bile sana şu nefes için hamd olsun.”

‘Kahramanı sen olsan da, hikâye benim…”

Şimdi ben, Yûsuf, tut ki Mısr’a azizim, efendiyim, boynumdaki künyede hâlâ vasfım yazılı: Züleyha’ya köleyim.

Yalnızdım ve insanları seviyordum ama yine de yalnızlığımı daha çok seviyordum.

Bir demet nergis al kendine. Ne olur böyle yapma. Kendine kıyma. Telef olup gideceksin yoksa…

Oysa aşkın yeterincesi olmaz benim hiç olmamış sevgilim. O ya vardır ya yoktur…

Günah da ah’la kafiyelidir. O da siyah’la, simsiyah’la , vah’la, eyvah’la. Lakin hepsi de Allah’la. Ah’tır kafiyelerin en güzeli.

Hani güzelliğin sonu yok, sonrasında hep aklımız kalır ya. Bu kez öyle değil işte. İlk kez: Bu kadarı kafi…

Hayat aynı. Kader aynı. İnsan aynı. Bakış, duruş, terbiye farklı.

Sefa geldin, son ihtimalim… Hayatın içindeki cennet bağına muazzam bir göz aydınlığı, umulmadık bir sevinç kaynağı gibi geldi…

Bir daha böylesine sevemez zannettiğim kalbim ”Bir daha böyle sevemem,” dedirten bir aşka bir kez daha düştü. Bir kez daha aynı cümleler olduğunu bilmeden aynı cümlelerle sevdim…

”Çöl ile gök gibi buldular birbirlerini. Aralarında bir yağmur eksikti.”

Yitirdikçe bulayım. Öldükçe doğayım.

İyi bir filme rastlamak için kaç kötü film seyretmek zorunda kalıyoruz?

Biri hariç diğerleri yalandı… Üç şey seçtiler cennetten çıkarmak için; Kelimeler, Aşk, Annelik duygusu… Kelimeleri Âdem yanına aldı, Annelik duygusunu taşımak Havva’ya kaldı. Ama aşk çok ağırdı….

Aşk? Daha yollarda sakin durmamıştı bir türlü. Kabına sığmamıştı. Bir yarısı yollarda kayboldu. Getirebildikleri ancak öbür yarısıydı. O gün bu gün yeryüzü kelimeleri yetersiz, aşk bu dünyada kusurlu..

Belâ Âşk’tan büyükmüş, Allah hepsinden.

Hatırlayacağın iyiliği yapma.

Sanki, dedi, bak tam şuramda, sol yanımda, kalbimin altında bir yer eksik kalıyor. Sonra bu kadarla kalmıyor, o eksiklik bütün ruhuma doluyor. Ne yapsam eksilmiyor ne yapmasam dolmuyor.

Aşk ölüm korkusunu önce itiraf etmek ve sonra unutmaktan ibaretti…

Dünyaydı adı. Sertti, hayattı. Ağırdı ölüm. Katıydı günah. Kaderdi, kazaydı, belaydı.

Ben yokum şimdi ama o bahçe orada duruyor, bir bunu biliyorum…

‘…Geleceğim demedim, bekliyor mudur?…”

Silebilir misin alnının yazısından beni ?

Sarsılmış ruhum dengelerini nerede bulur şimdi?

Dedikodular gelince Züleyha’nın kulağına dedi: Ateşe düşmeyen yanmayı nerden bilsin? Elini bıçak kesmeyen kanın rengini nasıl öğrensin?

– “Seni seviyorum” demek, ruhun ve zihnin bütün zerreleri zikre susamışken, söylenmezse ölmek demekti. Söylemem değildi mesele ; Söylemesem ölmemdi…

İnsan, içindeyken yangının hacmini bilmiyor. Bilmek için geride kalan küllere bakmak gerek. Yorgunum. Çok yorgunum.

Kısmetin bol, çayın demli, kahven okkalı olsun. Bahtın, yolun, kalbin açık olsun.

Yedi cihan dolandım… Eksik parçamı arar gibi seni arıyorum ben. Sen de beni ara. Boşluğunu doldur, eksiğini tamamla. Aç kapılarını. Elinle koymuş gibi bıraktığın yerde bul beni. Gel neredeysen. Cennet olsun yeniden.

İnsan içinden yenilenmeyince dışından eskir .

Bana verdiğin kelimelerden okuyorum ki Sen, Sen’den dönenlere bile geri dönerlerse gel, diyeceksin. Altından buzağıya tapanları bile eğer af dilerlerse, affedeceksin. Kıyas değil ümit. Beni de affet. Ben kendimi affetmesem bile sen beni affet..

Hayallerimde bile sana söyleyemediğim şeyleri yazacağım şimdi. Siz yerine sen demek gibi…

Her şey senin için yaratıldı ama dikkat et sen her şey değilsin.

İçimdeki denizden kaç dalga geçtiğini kim saydı?

Aşkın hem hükmü hem de hükümlüsüyüm..

Geçmişi bizim için manalı kılan şey, ona bugünden bakıyor olmamızla alakalıydı…

Ey Yusuf`un Tanrısı, dedi Züleyha. Hissediyorum ki bana Yusuf kadar yakınsın. Bana kalbim kadar yakınsın, bana benim kadar yakınsın. Yok, dedi Züleyha, bana benden daha yakınsın. Sen benim kalbimdesin. Yok yok, dedi Züleyha, Rabbim sen benim kalbimde değilsin, sen benim kalbimsin.

Ruhum ve bedenim alabildiğin kadarıyla senin, alamadığın hiç kimsenin, yani benim!

Onarırım kendi ellerimle kalbimi, kendi ellerimle severim kendi yüreğimi..

Allah’ım dedi, ne zaman istersen al canımı ama bugün değil. Bu duygu kalbimdeyken yazık olur.

Züleyha evli, Züleyha efendi, aşıktı, hemde kölesine tutsaktı! Ne kadar ayıptı, ne kadar yasaktı!

“Çay, geceye yaraşır. Geceyi kaçırma…”

Ne kadar kolaymış oysa; sonunda bıraktım kendimi kadere. Amennâ. Her yanım kaza belâ, her belâda bir belli. ‘Amentü billahi’.

Bir varmış…Bir de yokmuş… Aşk değil tenmiş. Sen değil benmiş. Sevda değil hışımmış. Belâymış. Kerbelâymış…

Aşk olunca en çok da ölüm hükmünü kaybediyor ve insan kendisini ölümsüz zannediyordu.

Rabbim, dedi Adem, senden af dilemeye bildiğim kelimeler yetmiyor, bana yenilerini ver.

Bu Sayfamızda Birbirinden Güzel Nazan Bekiroğlu Sözlerini Okudunuz,  Ayrıca Sizler de Sitemize Katkıda Bulunmak İstiyorsanız; Yorum Bölümüne Bildiğiniz özlü ve anlamlı Nazan Bekiroğlu Sözlerini Yazabilirsiniz.
Nazan Bekiroğlu Sözleri, Nazan Bekiroğlu Alıntıları, Nazan Bekiroğlu Özlü Sözleri, Nazan Bekiroğlu Anlamlı Sözleri ,Şairler ve Sözleri, Şairler ve Alıntıları