Bu Sayfada Biribirinden Güzel Küçük Prens Kitap Sözleri Yer Almaktadır , Küçük Prens Kitap Sözlerini Okuyup Arkadaşlarınız İle Veyada Sosyal Platformlarda Paylaşabililirsiniz.
. Ay ışığında o solgun alna, o yumulu gözlere, rüzgarda uçuşan o saçlara bakıyor, kendi kendime diyordum ki: “Bu gördüğüm sadece kabuğu. İçinde gizlenen, gözle görülemez…”
Küçük Prens yine konuşmaya başladı: “İnsanlar nerede? Çölde biraz yalnızlık duyuyor kişi…” “İnsanların arasında da yalnızlık duyulur,” dedi yılan.
”Haklısın” dedim.Bunun üzerine küçük prens şöyle dedi:
İnsanların, Dünya’nın yüzeyinde kapladıkları yer çok küçüktür. Dünya’da yaşayan iki milyar insan, mitinglerdeki gibi sıkışık bir şekilde yan yana dursalar, yirmi mil uzunluğunda ve yirmi mil genişliğindeki bir alana kolaylıkla sığarlardı. Yani Dünya’nın bütün insanları en küçük Pasifik adasına yerleştirilebilir. Bunu büyüklere söyleseniz size inanmayacaklardır. Kendilerinin büyük yer kapladıkları kanısındadırlar çünkü. Kendilerini baobablar kadar önemli görürler. İyisi mi söyleyin hesabını yapsınlar. Sayılara bayılırlar hesap işlemleri hoşlarına gider.
“Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin” dedi tilki. “İnsanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkandan hazır alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de insanların arkadaşları yok artık. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni!”
. “Hoşça git,” dedi tilki. “Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.” Küçük Prens unutmamak için tekrarladı: “Gerçeğin mayası gözle görülmez.” “Gülünü bunca önemli kılan, uğrunda harcadığın zamandır.”
Yolcular için, yıldızlar yol gösterici. Ötekiler için yalnızca gökyüzündeki pırıltılar. Bilim adamları için hepsi birer problem. İş adamı için zenginlik. Ama bütün yıldızlar sessiz. Sen… Yalnızca sen yıldızlara herkesten farklı sahip olacaksın…
– ”Senin gezegenindeki insanlar” dedi Küçük Prens.
Haklısın dedim. Bunun üzerine Küçük Prens şöyle dedi :”Ama gözler gerçeği görmez ki yüreğiyle aramali insan .”
”Evet bulamıyorlar ” diye yanıtladım onu.
Ölene kadar sorumlusun gönül bağı kurduğun her şeyden, dedi tilki.
Sevdiğiniz çiçek milyonlarca yıldızdan yalnız birinde bile bulunsa yıldızlara bakmak mutluluğumuz için yeterlidir. “Çiçeğim işte şunlardan birinde,” deriz kendi kendimize.
. Hayran olmak ne demek? Hayran olmak, benim bu gezegenin en yakışıklı, en iyi giyinen, en zengin ve en zeki adamı olduğuma inanmak demektir. Ama bu gezegende senden başka kimse yok ki. Canım hatırım için hayran oluver gitsin.
Kelebeklerle tanışmak istiyorsam, birkaç tırtıla katlanmam gerek.
“Halbuki aradıkları tek bir gülde ya da bir yudum suda olabilir”
Zaten ben hiçbir şeyin gerçeğine varamadım şimdiye kadar. Yargılarımı sözlere değil, davranışlara göre ayarlamalıydım. İşte ne güzel koku ve ışık saçıyordu bana. Onu yüzüstü bırakmam yakışık alır mıydı? Suçsuz, zavallı hesaplarının ardındaki inceliği kestirmeliydim. Çiçekler öyle değişkendir ki! Ama ben çiçeğimi gereğince sevmek için çok küçüktüm o sıralar.
Bir dostu unutmak zorunda kalmak fazlasıyla acı verici. İnsan hayatta kaç gerçek dost edinebiliyor ki?
En zoru budur. Kendini yargılamak , başkalarını yargılamaktan çok daha zordur. Kendini gerektiği gibi yargılayabilirsen , gerçek bir bilgesin demektir.
. “Eşsiz bir çiçeğim var diye kendimi zengin sanırdım. Oysa sıradan bir güle sahipmişim. Sıradan bir gül, ancak dizlerime yükselen biri belki hepten sönmüş üç yanardağ… Demek hiç de büyük bir prens değilmişim.”
“İnsan susuzluktan ölecek olsa bile bir dostu olması içini serinletiyor.”
Çölü güzel kılan şey,” dedi küçük prens, “bir köşesinde bir kuyu saklamasıdır…”
“Niçin içiyorsun?” “Unutmak için.” Onun durumuna üzülmeye başlayan Küçük Prens: “Neyi unutmak için?” diye sordu. Sarhoş başını önüne eğerek içini döktü: “Utancımı unutmak için.” “Neden utanıyorsun?” Küçük Prens ona yardım etmek istiyordu. Ama sarhoş kesin bir sessizliğe gömülerek konuyu kapadı: “İçmekten utanıyorum.” Küçük Prens iyice şaşırmıştı, oradan uzaklaştı. “Büyükler gerçekten çok, çok tuhaf oluyor,” diye düşündü yol boyunca.
Çölü güzel kılan, bir yerinde bir kuyu saklıyor olması…
”Ama gözler gerçeği görmez ki.Yüreğiyle aramalı insan.”
Oysa aradıkları şey tek bir gülde ya da birazcık suda olabilir……Ama gözler kör. Ararken yüreğiyle bakmalı insan.
Yıldızlar bütün insanların , ama her insan için aynı değiller. Yolcular için , yıldızlar yol gösterici.Ötekiler için yalnızca gökyüzündeki pırıltılar .Bilim adamları için birer problem. İş adamı için zenginlik.Ama bütün yıldızlar sessiz. Sen… Yalnızca sen yıldızlara herkesten farklı sahip olacaksın.
Biliyorsun ya…ben…sorumluyum çiçeğimden! Bir bilsen, öylesine kırılgandır ki! Çok da saf yüreklidir. Her şeye karşı kendini savunmak için yalnızca dört dikeni var…
“Sizin dünyada insanlar” dedi Küçük Prens, “Bir bahçede beş bin gül yetiştiriyorlar; yine de aradıklarını bulamıyorlar.” “Bulamıyorlar,” dedim. “Oysa aradıkları tek bir gülde, bir damla suda bulunabilir.”
Küçük Prens’in gezegeninde de öteki gezegenlerde olduğu gibi iyi bitkilerin yanı sıra kötülerin bulunduğunu öğrendim. İyilerin iyi tohumları, kötülerin kötü tohumları vardı. Ama tohumları kolayca göremezsiniz. İçlerinden biri uyanma hevesine kapılana kadar toprağın derinliklerinde öylece uyurlar.
Birden susturdum tüm dünyayı sen konuş diye, nasıl sağırsın kendine.
Kelebeklerle dostluk kurmak istediğime göre iki üç tırtılın kahrını çekeceğim elbet.
Senin gezegenindeki insanlar dedi Küçük Prens.
Sevdiğiniz çiçek milyonlarca yıldızdan yalnız birinde bile bulunsa yıldızlara bakmak mutluluğumuz için yeterlidir. ‘çiçeğim işte şunlardan birinde’ deriz kendi kendimize.
“Hep aynı saatte gelsen daha iyi olur,” dedi tilki, “sözgelimi öğleden sonra saat dörtte gelecek olsan ben saat üçte mutlu olmaya başlarım. Her geçen dakika mutluluğum artar. Saat dört dedi mi meraktan yerimde duramaz olurum. Mutluluğumun armağanını veririm sana. Ama gelişigüzel gelirsen içimi sana hangi saatte hazırlayacağımı bilemem. Ayinsiz olmuyor.”
”Halbuki,aradıkları tek bir gülde ya da bir yudum suda olabilir.”
Ben üzgündüm. Ama onlara “yorgunum” dedim.
“Ne tuhaf bir gezegen” diye düşündü Küçük Prens. “Her yer kuru, her yer sivri, her yer sert ve acımasız.”
Ancak sen herhangi bir saatte gelirsen yüreğimi hangi saate hazırlayacağımı bilemem.
Sahibi olmayan bir elmas bulursan, o elmas senindir. Sahibi olmayan bir ada bulursan, o ada senindir. Bir buluş yaparsan patentini alırsın, buluş senin olur. Madem ki yıldızlara sahip olmak benden önce kimsenin aklına gelmedi, yıldızlar benimdir.
Bakıldığında bir çocuk kitabı olarak algılanan Saint Exuperi’nin Küçük Prens’i içeriği bakımından 7’den 70’e herkesin okuyabileceği en güzel kitaplar arasında yer alıyor. Dünyanın en çok satan kitabı olan Küçük Prens’i bu kadar başarılı kılan içinde barındırdığı anlamlı sözleridir. İşte en güzel Küçük Prens kitabının alıntı sözleri;
Sahibi olmayan bir elmas bulursan, o elmas senindir. Sahibi olmayan bir ada bulursan, o ada senindir. Bir buluş yaparsan patentini alırsın, buluş senin olur. Mademki yıldızlara sahip olmak benden önce kimsenin aklına gelmedi, yıldızlar benimdir.
….Ama beni kendine alıştırırsan birbirimize ihtiyaç duyarız. Gözümde, dünyada eşin benzerin kalmaz. Senin gözünde de benim eşim benzerim olmaz…
Sahipsiz bir elmas bulursan senin olur. Sahipsiz bir ada da. Bir düşünce ilk senin aklına gelse beratını alırsın, senin olur. Benimki de öyle: “Benden önce kimse yıldızlara sahip olmayı akıl edemediğine göre, yıldızlar benimdir.”
”Tek bir bahçeye beş bin gül dikiyorlar ama yinede aradıklarını bulamıyorlar…”
Büyükler sayılara bayılırlar. yeni bir arkadaş edindiniz diyelim; onun hakkında hiçbir zaman asıl sormaları gerekenleri sormazlar. “sen nasılsın” demezler örneğin. ya da “hangi oyunları sever?” “kelebek koleksiyonu var mı” diye sormazlar. onun yerine “kaç yaşında?” derler. “kaç kardeşi var? kaç kilo? babası kaç para kazanıyor?”, bu bilgilerle tanıyabileceklerini sanırlar arkadaşınızı. Eğer büyüklere “güzel bir ev gördüm, kırmızı kiremitli, pencerelerinde saksılar, damında ise kumrular var” derseniz, nasıl bir evden söz etmekte olduğunuzu bir türlü anlamazlar.
İnsan yalnız yüreğiyle doğruyu görebilir. Asıl görülmesi gerekeni gözler göremez.
“Bir gün üzüntün geçince (çünkü zamanla geçmeyecek üzüntü yoktur) beni tanımış olduğuna sevineceksin. Hep dostum olarak kalacaksın. Gülmek isteyeceksin benimle birlikte. Koşup pencereyi açacaksın. Gökyüzüne gülerek baktığını gören dostların şaşacaklar. Onlara diyeceksin ki, “Evet, ne olmuş, yıldızlara bakarken gülerim ben!”
İnsanlar mı? Sanırım onlardan altı ya da yedi tane var. Yıllar önce görmüştüm. Ama nerede oldukları hiç bilinmez. Rüzgâr nereye eserse oraya giderler. Kökleri yoktur, güçtür onların yaşamları.
Zaten ben hiçbir şeyin gerçeğine varamadım şimdiye kadar. Yargılarımı sözlere değil, davranışlara göre ayarlamalıydım.
Hoşça kal” dedi tilki. “Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görünmez.
Birinin sizi evcilleştirmesine izin verirseniz, gözyaşlarını da hesaba katmalısınız.
“İpek bir atkım olsaydı,” dedi, “boynuma dolar nereye gitsem yanımda götürebilirdim. Bir çiçeğim olsaydı koparır yakama takabilirdim. Ama sen gökteki yıldızları koparamazsın ki.”
Sözler, yanlış anlaşılmanın kaynağıdır.
“Yalnız evcilleştirdiğin şeyleri tanıyabilirsin,” dedi tilki, “insanların tanımaya ayıracak zamanları yok artık. Aldıklarını hazır alıyorlar dükkanlardan. Ama dost satan dükkanlar olmadığı için dostsuz kalıyorlar. Dost istiyorsan beni evcilleştir işte…” “Evcilleştirmek için ne yapmalıyım?” “Çok sabırlı olmalısın. Önce benden biraz ötede çimenlerin arasında oturacaksın. Şöyle. Ben seni göz ucuyla süzeceğim, sen ağzını açmayacaksın. Çünkü sözcükler, yanlış anlama kaynağıdır. Her gün biraz daha yakınımda oturursun…”
“Tek bir bahçeye beş bin gül dikiyorlar ama yinede aradıklarını bulamıyorlar …”
Diyelim, öğleden sonra dörtte geliyorsun, saat üçten itibaren içim mutluluktan kıpır kıpır olmaya başlar. Vakit yaklaştıkça, kendimi giderek daha da mutlu hissederim. Saat dört olur olmaz da bir telaş kaplar içimi: Ama, sen herhangi bir saatte gelirsen, yüreğimi ne zaman buna hazırlayacağımı bilemem.
Bir armağan gibi iç açıcıydı. Küçükken Noel ağacının ışıkları, gece duasının ezgisi, gülümseyen yüzlerin sevecenliği işte böyle bir parıltı katardı aldığım armağana. “Sizin Dünya’da insanlar,” dedi Küçük Prens, “bir bahçede beş bin gül yetiştiriyorlar; yine de aradıklarını bulamıyorlar.” “Bulamıyorlar,” dedim. Oysa aradıkları tek bir gülde, bir damla suda bulunabilir.” “Doğru,” dedim. Küçük Prens ekledi: “Ama gözler kördür. İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçeği görebilir…”
Büyükler böyledir işte. Ama bunu onlara anlatabilmek olanaksızdır. Çocuklar büyükler karşısında her zaman sabırlı ve anlayışlı olmak zorundalar.
Evet bulamıyorlar diye yanıtladım onu.
Büyükler, Onlar şekillerden hoşlanırlar. Onlara yeni tanıştığınız bir arkadaştan bahsetseniz,asla en önemli soruları sormazlar. Size arkadaşınızın sesinin nasıl olduğunu, hangi oyunları tercih ettiğini, ya da kelebek koleksiyonu yapıp yapmadığını hiçbir zaman sormazlar. “ Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? Babası kaç lira kazanıyor? “ gibi şeyler sorarlar. Ancak bunları bildiklerinde onu tanımaya başladıklarını düşünürler.
Bu gülüşü bir daha hiç göremeyeceğimi düşünmeye bile dayanamayacağımı anlamıştım. Bu gülüş benim için çölün ortasında bir pınar gibiydi.
. “Biliyor musun, insan üzgün olunca günbatımının tadına daha iyi varıyor.”
“İnsanlar mı?” dedi. “Sanırım onlardan altı ya da yedi tane var. Birkaç yıl önce görmüştüm. Ama nerede olduklarını kimse bilemez. Rüzgâr sürüklüyor onları. Kökleri yok, bu yüzden de yaşam onlar için güç.
Büyükler sayılara bayılırlar. Tutalım, onlara yeni edindiğiniz bir arkadaştan söz açtınız, asıl sorulacak şeyleri sormazlar. Sesi nasılmış, hangi oyunları severmiş, kelebek biriktirir miymiş, sormazlar bile. “Kaç yaşında?” derler, “Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor?” Bu türlü bilgilerle onu tanıdıklarını sanırlar. Deseniz ki, “Kırmızı kiremitli güzel bir ev gördüm. Pencerelerinde saksılar, çatısında kumrular vardı.” Bir türlü gözlerinin önüne getiremezler bu evi. Ama, “Yüz bin liralık bir ev gördüm,” deyin, bakın nasıl “Aman ne güzel ev!” diye haykıracaklardır.
“Sevmez olur muyum seni,” dedi çiçek. “Sevgimi anlamadınsa suç bende.”
İnsanların artık anlamaya zamanları yok. Dükkânlardan her istediklerini satın alıyorlar. Ama dostluk satılan bir dükkân olmadığı için dostları yok.
İnsanların arasında da yalnızdır insan.
Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir.
Birinin sizi evcilleştirmesini kabul etmişseniz, biraz olsun gözyaşı dökmeyi de göze alacaksınız…
Adam hayatında tek bir çiçek bile koklamamış. Tek bir kez bile yıldızlara bakmamış. Hiç kimseyi sevmemiş. Hayatı boyunca tek yaptığı rakamları toplamakmış. Tüm gün “Ciddi bir adamım ben” diye şişinip duruyormuş. Ama o bir adam falan değil mantarın teki.
“Gece yıldızlara bakarsın. Benim ülkem o kadar küçük ki nerede olduğunu göremezsin bakınca. Ama böylesi daha iyi. Yıldızım herhangi bir yıldız olacak senin için. Böylece bütün yıldızları gözlemeyi seveceksin. Hepsi dostun olacak.”
Büyükler hiçbir şeyi tek başlarına anlayamaz, çocukların hiç durmadan onlara açıklama yapmak zorunda kalması çok yorucu bir şey.
Bu Sayfayızda Biribirinden Güzel Küçük Prens Kitap Sözlerini Okudunuz, Ayrıca Sizler De Sitemize Katkıda Bulunmak İstiyorsanız; Yorum Bölümüne Bidiğiniz Küçük Prens Kitap Sözlerini Yazabilirisiniz.
Küçük Prens Kitabı Güzel Sözler,Küçük Prens Kitabının Güzel Sözleri,Küçük Prens Kitap Cümleleri,Küçük Prens Kitap Sözleri,
Çok güzel sözler